Bir caddeyi, bir sokağı, bir semti, sokağın köşesindeki müzisyenin sesini, çok sevdiği birinin simasını özler gibi özler mi insan? Uzak bir adrese düştüğünde yolu; aniden içinde bir hasret uyanıp ta o tanıdık bildik sokakları arşınlamak istemez mi adımları?
Sevdiğinin yüzüne yüz sürer gibi, havasını içine çekmek, bir yaren gibi tanıdık, yıllanmış o pastanede, cam bardakta iyi demlenmiş çayı yudumlamayı, sevilen birini kucaklamayı istercesine aynı hasretle, istemez mi yüreğinin derininde bir titreyişle…
Kendine ait kentleri, kendine ait sokakları yâri özler gibi özler. Şehir anıların biriktikçe senindir, sokaklarına huzurun döküldükçe, sevdan havalandıkça ağaç dallarından, ilk gençliğinin hevesi gülümsüyorsa sana kuğulu bir parkın kenarından; o kent senindir. O; kenarda tüm azametiyle duran çınar ağacı göz kırpıyorsa sana uzaktan, kuşlar hala çocukluğundaki gibi süzülüyorsa göklere, orada yıllar öncesindeki kahkahan çalınıyorsa kulağına; o kent sesindir.
Umutta biriktirmiş olabilirsin yollarında, umutsuzlukta yoklamış olabilir ruhunu bir kuytuda. Bir acının yasını da tutmuş olabilirsin tozlu yollarında, dans ederken çılgınca çiğnemiş de olabilirsin toprağını topuklarınla. O toprak senindir.
Denizi yok derler, soğuğu çok. Gecesini renksiz bulurlar, kendisini sessiz. Kendine el olana el olur bütün kentler.
Oysa sen büyüdükçe büyür seninle kentin. Yanına eşlik edecek dostlar olduğunda, sokak senden bile habersiz hafızasında senden izler barındırdığında, yar ile sohbet ederken gözlerin o sessiz gölün sularına takıldığında geçmişten bir çift gözün orada yine takılı kaldığını hatırlatır sana. Ben sana aitim der sen de bana. Ne çok gelip geçtin yollarımdan ne çok anı bıraktın banklarıma, en umutsuz anlarında buradan geçerken işte onları al yanına. Senin unuttuğunu sandığın çocuk hala benim sokaklarımda. Ellerinden tutar seni kaldırır bir anda, dost gibi, yar gibi, yaren gibi, geçmişten gelen bir anı, eskimiş sandığın, oysa hala dumanı tütüyor o sokakların arasında, …
Uzak bir adrese düştüğünde yolu; bir caddeyi, bir sokağı, bir semti, çok sevdiği birinin yüzünü özler gibi özler insan… O bildik sokakta olmayı, o sokakta dolaşmayı, sevdiğinin yüzüne yüz sürer gibi yüz sürmeyi arzular. Sokaklarını bir yuva gibi özleyebilir. Bir akşam saati, vakit huzura çalarken, dostlarla bir kahve içimi öncesi, o Kuğulu parkın kenarından, tutup çocukluğunun ellerinden, bir candan sohbet edip, haber alabilir mazisinden. Yaşadığı kent evidir, şüphe etmez hiçbir vakit ona sakladığı gizli hazinesinden…