Dağılmak İçin Toplanmayalım
Her ne kadar “Artık eskisi gibi televizyon izlemiyor, gazete okumuyorum, yüreğim istismarları artık kaldırmıyor” deyip kafamızı deve kuşu gibi kuma gömüp, gerçekliğimizi reddetmeye çalışsak da kumun üstünde kopan fırtınanın şiddeti hiç azalmıyor. Önünde sonunda olanları öğrendiğimizde de hep bir ağızdan “Neler oluyor bize?” demekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Kolaydan yapabildiğimiz tek şeyse; sosyal medyadan kınama mesajları ve post yayınlamak. Bu yöntemle ateşin düştüğü acılı ailelere “Acını hissediyor ve paylaşıyor, yaşananlara tepkisiz kalmıyorum” diyoruz esasında, ama bu kadarı yeterli mi sahiden? Paylaşımları eleştirmiyor, bilakis sessiz kalmak istemeyen bireylerin bu tür tutum ve davranışlarını olumlu görüyorum; ama sadece konuşulur olmasını da çözüm olarak görmüyorum.
Artık çoğunluk olarak bu tür olayların yaşanmasını istemiyoruz. Fark ettiyseniz ‘çoğunluk’ dedim, ‘herkes’ değil. Şayet yüzde yüzümüz bu istismarlar karşısında gerçekten üzülmüş olsaydık, bu tür olayların tekrarı olmazdı. Demek ki bu hastalıklı kişiler hala içimizde, toplandığımız masanın etrafında, gölgesini paylaştığımız elma ağacının altında, direksiyonun başında, ekmek aldığımız market kasasının kuyruğunda, fabrika mesaisinde, kara tahtanın karşısında,… Bu şekilde düşünmek bile insanı çılgına çevirmeye yetiyor değil mi?
Ailelerin ocağına düşen harlı ateşin çıngıları her defasında bizlerin de yüreğine düşüyor ve bir daha sönmemek üzere yürekteki yerini alıyor. Bu ateş için bir olalım ve başka canlara da sıçramaması için su olup söndürelim. Toplaşıp birlik olalım; ama dağılmak için toplanmayalım.
Peki, ne yapmalı etmeli de bu tür olaylara dur diyebilmeli? Çözüm idam mı? Çözüm kınama ilanları, protesto yürüyüşleri mi? Şapkamızı önümüze koyalım ve düşünelim…
Çözüm ailede, çözüm eğitimde, çözüm iletişimde, çözüm SEVGİde…
Sevgisiz insan zayıftır, zayıf insan hırçındır, hırçın saldırgan, saldırgan da bir süre sonra şuursuzdur. Toplumca şuursuzluk yolunda ilerlemeyelim. Sadece kötülüğü konuşarak zaman içerisinde onu normalleştirmeyelim. Çünkü sıklıkla konuşulan kötülüklere karşı duyarsızlaşıp, beş duyumuzu kaybedebiliriz. Haliyle; burnumuzun dibindeki kötülükleri görmemeye, duymamaya, kederli havayı koklamamaya, daha önce tattığımız minicik hüzünlerle bu tür büyük acıları ayırt edememeye, yaralı insanlara sarılmamaya başlayabiliriz.
Lütfen ama lütfen kendimize gelip sevdiklerimize sarılalım. Sevgiyi, iyiliği, güzel şeyleri konuşalım, yardımlaşmanın büyüsüne ve şifasına erişelim. Çevremize gülümsemenin, paylaşımın, sevgi ve saygının erdemini öğretelim.
Öğretirken öğrenelim. Sevmeyi öğrenelim en başta. Sevgi şifadır, aydınlıktır, ahlaki değerlerin koruyucusudur, öz saygıdır, sağlıktır, yalnızlığın koruyucusudur, berberinde saygıyı barındırır. Kin ve nefret söylemlerinden uzaklaşıp, dilimizi sevgi lisanına döndürelim. Çocuklarımıza ahlaklı yaşamanın faziletini öğretelim ki o yönde ruhuna ve hayatına şekil versinler.
Toplumun ilerlemesinde bilgiden çok ahlak önemli. Çünkü yaşamı zorlaştıran aptallıklar değil, ahlaksızlıklardır. Ahlaki gelişmede ailenin rolü öne çıkıyor. Aile, çocuğun iletişim ve ilişki biçimini, davranışını ve tepkilerini ahlaki çerçevede geliştirmesini sağlıyor. Çocuk, doğruyla yanlışı ayırt etmeye başladığı andan itibaren yakınlarını taklit etmeye başlıyor. Şayet ebeveynlerin yaptıklarıyla söylediklerinde çelişki sezerse kendi doğrusunu oluşturup o yönde ilerliyor. Çocuk büyüdükçe ailenin dışında, akrabalarından, muhitinden, okulundan, arkadaşlarından, öğretmenlerinden öğrendikleriyle ahlaki değerler sistemini iyice geliştiriyor ya da öldürüyor.
Günümüzde hayatımızda önemli bir yere sahip olan televizyon kanalları, izleyenlere dolayısıyla topluma doğru örnek sunmaktan ne yazık ki uzak. Hatta ahlaksızlığı ve görgüsüzlüğü öne çıkaran yaklaşımlara geniş yer vermekte ve örnek göstermekte. Bunlar arasından doğru olanı seçebilmek için yeteri sağlamlıkta ahlaki bir alt yapının olması gerekiyor. Ayrıca bu yapıyı sürekli desteklemek de önem arz ediyor, yoksa zamanla yapı eriyip gidiyor.
Yazımı toparlamam gerekirse; bu ahlaki yapının sürdürülmesi hatta yüceltilmesi için insanlara bu değerleri hatırlatmak ve aktif rol üstlenmek gerek. Bunun için de artık güzel şeyler yapmak gerek.
Filizlenen melekleri duydunuz mu?
Hayatımda önemli yeri olan sevgili arkadaşım Filiz Çolakoğlu’nun yardım inadını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Filiz, bundan 3 ay önce gecenin bir saatinde; annesi tarafından 1 aylıkken dövülerek bacakları kırılan, aldığı darbeler sonucu beyninde çok ciddi hasarlar oluşan bir bebekten haberdar oluyor. Darbeler sonucu kör olan minicik kıza, bir takım prosedürler nedeniyle bakıcı anne atanması yapılamamış. Haliyle aylarca ameliyata da alınamamış. Bacakları kırık, beyni hasarlı, görme yetisini kaybetmiş bu yavrumuz o şekilde aylarca yaşama hakkını ölümle beraber beklemiş.
Durumu öğrenen arkadaşımın çalmadığı kapı, almadığı öğüt kalmıyor; ama çözüm nafile. İlle de prosedür! Yüzlerine kapanan onca kilitli kapıya ve engellere rağmen yılmayan Filiz ve bir yakın arkadaşı, nice sonra Korev Kurucu Başkanı, güzel insan Ülkü Aydeniz’e ulaşıyor. KOREV (Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği) iki gün içerisinde bakıcı anne atamasını gerçekleştirmeye yardımcı oluyor. Atamanın hemen ardından Hacettepe Hastanesi’nde zorlu bir ameliyata giriyor bebek. Ölümü beklerken, yılmaz iki kadın sayesinde yaşama tutunuyor bu minik yürek. Geçtiğimiz Mayıs ayında kanatsız bu iki melekle beraber küçük kızın 1. yaş günü kutlandı. Demem şu ki; Filiz gibi melekler, oturdukları sıcacık köşelerinden sessizce “Vah vah yazık kızcağıza” deyip üzülmek yerine engellerle mücadele ediyor ve savunmasız bir canın hayatına dokunuyor.
Yardım için makam ve mevki değil, sevgi ve merhamet gerek…
Bir yerlerden kahramanlar çıkıyor, bir hayata ışık oluyor ve çetin geçen sürecin ardından o doğum günü mumu üfleniyor.
Aldığımız nefes insanlık namına güzelliklere üflensin.
(İyilik, kötülükten daha hızlı bulaşır, iyice bulaşsak diyorum.)
[1]İyilik, Gazete, Köşe yazısı, Mehtap Şafak, Milliyet Gazetesi, Yardım
About The Author
References
↑1 | İyilik, Gazete, Köşe yazısı, Mehtap Şafak, Milliyet Gazetesi, Yardım |
---|