Elini ver bana, uzat küçük ellerini avuçlarıma… Korkularını endişelerini bırak parmaklarıma… Bırak dağılıp gitsin karışsın esen rüzgâra… Çocuk, ellerini uzat bana… Hayallerine, sevinçlerine, coşkularına al beni, ortak et beni rüyalarına…
Haydi elini uzat bana, bırak ellerimle dokunayım gönlünün baharına… ve konuk olayım gerekirse zemherine, gerekirse hazanına… acılarını göstermekten korkma, seni dinlemekten sıkılırım sanma, sakın ha sakın endişeye kapılma… aç kapılarını al beni hayatına.
Elini uzat bana, gel sığın yüreğimin kanatlarına, telaşsız, huzurla başını yasla içimin duvarlarına… Bırak aksın karışsın içime, içinde ne varsa… Seni eleştiririm sanma, kınarım diye korkma, yüreğimin içindeyken sakın arkana bakma… endişeleri bırak arkanda…
Haydi çocuk elini uzat bana… Kaçtır yaşın, sekiz mi, on sekiz mi, yaş otuz beş, yolun yarısında mısın, yoksa altmışa dayandı da yaşın, daha yeni mi bir şeylerin farkına vardı başın. Yüzünde çizgiler mi belirdi bir bir, saçında aklar ve ilk gençlikte ki gibi bakmıyor mu sana aynalar… Devleşti de hesap mı soruyor senden yaptığın hatalar… Yoksa bir bir vedalaşıyor mu seninle tatlı hatıralar…
Haydi çocuk, elini ver bana, uzat avuçlarını avuçlarıma… Bırak çileleri aksın gitsin parmaklarıma…
Bırak hüzünlerini dağılsın esen rüzgârla…
Huzur içinde yasan gönlümün duvarlarına…
Acılarına, hüzünlerine sevinçlerine ortak et, al beni rüyalarına.
Korkma hazandan, korkma acılardan, yaprak dökecek dalların elbet her sonbaharda…
Sonra yeniden çiçek açacaksın yanımda,
Çünkü dostun sinesi hep bahardır, unutma…