Gerçek
‘‘Yalnız kalmaktan korkmuyor musun?” bu soruyu soran arkadaşım; yaşı, kariyeri, kalitesi ve insanlığı ile önemli biri olunca, konuyu irdelemenin faydalı olacağını düşündüm.
Annesi rahmetli olunca, yalnız kaldığını, babası ölürse yalnız kalacağı endişelerini, korkularını taşıyan, bu durum her hallerinden belli olan, fikirlerine ve kendilerine önem verdiğim arkadaşlarımın bu durumlarına fener tutarak aydınlatmanın yararlı olacağını zannediyorum.
Nice insanlar büyük kalabalıkların arasında, içinde, yalnızları yaşarlar. Bir çokları da kendi içinde hep yalnızdırlar. Bir türlü gönlümüze, ruhumuza eşlik edecek ikizimizi bulamayız? Neden acaba?
Kadir ismindeki bir dostum şöyle dedi; paylaşmak eşittir mutluluk, yaş altmışaltı…Paylaş abi elini tutan mı var? Var, paylaşamaz çünkü elini tutan var, İÇİNDEKİ…Paylaşmayı nedense genellikle para ve mal olarak görürüz. Zamanını, sohbetini, aklını, gönlünü, bedenini, ruhunu, emeğini, üretimini, acını, tatlını vb. paylaşmak için pek fazla para ve mala da ihtiyaç yok. Paylaşırsak bitecek diye korkarız, kaybetmekten korkarız, yalnız kalmaktan korkarız, grubun dışına itilmekten korkarız, ben bunları ne bedeller karşılığı öğrendim kazandım bedavaya niye vereyim diye düşünürüz, kıymet bilmez der veremeyiz.
Korkularımızın temelinde; yaradılış ile beraber geliştiremediğimiz özgüven eksikliğimiz ve arızalarımız yatmaktadır. Kendimizi yeterli büyütememek, ergin insana gayretle yol alamamak, almak istememek var.
Çok uzun planlar ve garantilere yoğun şekilde çalışırken, yakını, önünü ve bugünü görememek, yaşayamamak var. Uzun vadeli planlarla garantiye yol alırken, erişememe endişesi ile beraber, yolculuk boyunca kaybedilenlerin gittikçe artması, kaçırılanların büyümesi var. Uzun vadeli büyük hedefleri elde etmeye çalışırken, kişinin kendisini unutması, büyütememesi, atı alanın Üsküdar’ı geçmesi, geçti bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye durumu, Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma vaziyetleri…
Genellikle, mal para ve yakınımızdakilere yatırım yaparız, kendimize yatırım yapmayı unuturuz. Yatırım yaptıklarımız, bizi yatıra yatıra gömerler, anlayamayız, anlamak istemeyiz (istisnalar kaideyi bozmazmış!!) . Çevremizde gördüğümüz bu durumlar daha da korkmamıza neden olur zamanla. Farkına vardığımızda; işin işten geçmiş olması, korkularımızın ecele fayda etmediğini anlarız anlamasına ama artık çok geçtir.
Arkadaşlar, hiç kimse için tek seçenek olmadığınız gibi kimse içinde siz tek seçenek olmayın, her ikinizin iyiliği için…
Yazımın başında ki soruya ne cevap verdiğimi merak ediyorsanız, verdiğim cevap: KORKMUYORUM.
Kendini Bilmenin kendini kendi aklınla yönetebilmenin erdemini, hayatın ölümlü olduğunu biliyorum. Yazmanın, benim öğrendiklerimin benimle beraber öteki tarafa gitmemesini düşündürdüğü için ve birilerine faydalı olabilme şansını bana tanıdığı ölçüde içimde hissettirdiği huzur ise paha biçilemez bir hazine.
Yazılarımda önerdiklerim; ders çalışarak ve uygulama sonucu olumlu neticeler aldığım, kendini bilme ve yönetme tecrübeleridir.
İnsanın en büyük dostu ve düşmanı kendisidir. Kendinizin, iyi, bilinçli ve akıllı dostunuz olmasını öneririm ( yüksek egolar, bencillik, narsistlik vs. değil).
Paylaşım, yardımlaşma, dayanışma erdemlerine sahip, ergin insan yolunda bilinçli ve azimle ilerliyorsanız; YALNIZ DEĞİLSİNİZ!! YALNIZ DA KALMAZSINIZ….
Uzun vadeli planlara ve boyunuzu aşan büyük hedeflere pek fazla gerek yok, yakını ve anı güzel yaşamayı becerin, gerisi gelir (istisnai ve özel durumlar hariç).
Her türlü negatif ve olumsuzlardan uzak durun, aklınızı akıllı ve dürüst kullanın yeter. Korkularınızı beslemeyin. Korkakların sayısının çok olduğunu da unutmayın ve korkaklardan korkun.
Okuyun, çalışın, üretin, hareket halinde olun, akıl beden ve ruhunuza iyi bakın besleyin, büyütün, olgunlaşın, yaşınızın insanı olun. İnsan deyince, insan gibi insan olmayı beceremiyorsanız, boşuna uğraşmayın, sadece yalnız kalmaktan değil her şeyden korkarsınız, korkularınız boş bir çuval gibi sizi yönetir.