İş hayatımız yaşamımızın neredeyse dörtte üçü gibi kesitini oluşturuyor. Çalışma alanlarımız günün en güzel, en verimli saatlerini geçirdiğimiz yerdir. Kısmen zorunluluk, kısmen üretkenlik arzusu, kısmen hayatımızı sürdürecek maddi ihtiyaçları karşılamak adına, kısmen de toplumsal sorumluluklarımızdan veya bir sebep olmaksızın sadece zevk için çalışırız. Maddi kaynaklarla, fiziki mekânlarla bir araya gelerek ortak bir hedef etrafında işletmeleri oluştururuz. Şirketlerin taklit edilemeyen tek varlıkları, insan kaynaklarıdır.
Biraya gelmekteki en ulvi amaç tabii ki yaşamımızı devam ettirme yanında insanlığa hizmet etmek, insanların hayatlarını kolaylaştırmaktır. Büyük ailemiz olan mavi gezegenimiz içinde daha küçük ancak kan bağıyla bağlandığımız ailemizden daha büyük ailemizdir işyerimiz.
Pek çok yeni alışkanlık edindiğimiz, bazı alışkanlıklarımızı yenileriyle değiştirdiğimiz yerdir aynı zamanda işyerimiz. İşyeri, gerek yöneticilerimizden, arkadaşlarımızdan, gerek ortamdaki ruhtan, kültürden, gerek yapılan etkinliklerden aldığımız ilhamla geliştiğimiz, boy attığımız, serpildiğimiz, dal, yaprak, meyve verdiğimiz, aydınlandığımız yerdir. Müşterisiyle, tedarikçisiyle, renkli ziyaretçileriyle hayatımıza renk kattığımız, farklı boyalarla boyandığımız bir atölyedir. Belki de en önemli birlikteliklerimizi oluşturduğumuz yer olmuştur.
Aslında en üstten baktığımız da işyeri, bir şekilde belli hedefler için bir araya gelmiş hayat yolcularının topluluğudur, birlikte yolculuktur, hayat teknesinde birlikte kürek çekmektir. Hayatı yaşama yeridir işyeri. Bu birlikteliği zevkli hale getirmek, maksimim işbirliği yapmak, ortama pozitif enerji yaymak her birimize düşen en önemli görevlerden biridir.
İşyeri bahçesinin en güzel gülü, en nadide çiçeği kendisini oluşturan insanlardır, çalışanlardır.
İşyerini sevdiren iş arkadaşlarıdır. Pek çok zaman hayatı sevdirende iş arkadaşlarıdır. Çünkü biliyoruz ki, büyük bir oranda insan çevresinin eseridir, dolayısıyla bizi vezir de rezil de edecek yine onlardır. Hayata tutunma gücümüzü arttıracak, zehrimizi alacak yine onlardır. İşyerindeki mutluluk seviyemiz özel hayatımızdaki mutluluk seviyesini ve hayat kalitemizi belirliyor.
İş arkadaşlığı, özel hayattaki arkadaşlık ve dostluk kadar önemlidir.
İş arkadaşlığı, özel hayattaki arkadaşlıklar ve dostluklar kadar önemlidir. İş arkadaşları ile kader birliği yaparız, birlikte gülüp ağlarız. Birbirimize ailemizden daha çok yakın oluruz ve daha çok zamanı birlikte paylaşırız. Gönül dünyamızı ve iç hayatımızı arkadaşlarımızla huzura erdirebiliriz.
Hepimiz pek çok değerli dostlukları, arkadaşlıkları işyerinde bulmuşuzdur. Çünkü zor günleri aydınlığa çıkaran, sıkıntılı anları bile neşeye dönüştüren güç, ne alınan ücretlerden ne de o işyerinin büyüklüğünden kaynaklanmaktadır. Bu güç, iş arkadaşları arasında var olan sevgi ve saygıdır. Bu duygular bir sinerji oluşturur ve her kapıyı açabilen bir anahtara dönüşür. Birbirini gönülden seven ve destekleyen, dost olan, el ele, omuz omuza çalışan insanların yarattığı ortam, çalışanların şahsi mutluluğuna yol açtığı gibi işyerinin başarısına da imza atar. O işyerinde çalışıyor olmak, kendini ekibin bir parçasını teşkil etmek, kişiler için ayrıcalık halini alır. İş hayatımızı mutlu kılar. Sadece iş arkadaşlığıyla da kalmaz, onun ötesinde bir hayat arkadaşlığı, gelişim yolculuğu arkadaşlığı haline dönüşür.
İş arkadaşlarımız bir aynadır, biz ona gülersek, oda bize gülümser.
Zor geçen bir gecenin ardından, sabah sığınılan ilk limandır onlar. Ortak sıkıntılar yaşandığı için bizi en iyi anlayandır onlar.En stresli anlarda dahi espriyle yaklaşarak durumu hafifletendir onlar. Gerektiğinde ağabey veya abla olan, gerektiğinde üstat olup yol gösteren, gerektiğinde üstümüzden yükü alandır onlar. İnsanın zehrini insan alırmış derler.
İşyeri arkadaşlarımızı güçlendirdiğimiz ölçüde bizde güçleniriz. Arkadaşını yücelt ki, şirketiniz yücelsin, sende yücelesin. Bizim sevinçlerimiz iş arkadaşlarımızın üzüntüleri üzerine kurgulanmamalıdır.
Unutmayın yüreklere ulaşmadan yükseklere ulaşamazsınız.
Arkadaşımızın gözlerinden ne demek istediğini bilebiliyoruz? Hiç de keyifli olmadığımız bir anda sıcacık bir gülümseme, “korkma, endişelenme, üzülme yanındayız, seninle birlikteyiz” diyerek güven veren bir ses veya tatlı bir sözün ilaç niyetine geçtiğini biliyoruz.
Mutlu bir yaşamın sırrı, paradan puldan çok, uyumdan geçiyor.
İçinde bulunduğumuz dünyada amaçlarımıza ulaşmamız, diğer insanların desteğine bağlı. Birçok örnekte onlardan destek görmemiz de, bizim onları desteklememiz ve onlara uyum göstermemizle ilgili.
Arkadaşlık hakkının hakkını vermeliyiz…
İşletmelerde başarıda, birlik ve beraberlikte en önemli unsurlardan biriside arkadaşlık hakkıdır. İş arkadaşlarımız, vaktimizin pek çoğunu birlikte paylaştığımız insanlardır, aynı zamanda komşularımızdır.
Arkadaşlık hakkı aynı komşuluk hakkı gibidir. Arkadaşlık hakkının hakkını vermeli, gereğini yerine getirmeliyiz.
Gerçek arkadaşlar sadece şirkette değil, yüreklerde sürekli yaşar.
Mesai arkadaşının acısını yüreğinde yaşıyorsan orası kurumdur. Farklı fonksiyonlarda görev alan, farklı bakış açıları olan çalışanlar birlikte aynı hedef için çalışabilmek üzere açık bir iletişim ortamının kurulabildiği işletmeler ancak başarılı olabilirler.
Arkadaşlığın bir ölçüde kardeşliğin iki tane ihmal edilmez temel şartı vardır, onu hiç unutmamak gerekiyor. Birincisi, arkadaşların, kardeşlerin birbirinin maddi hakkını gasp etmemesi, yani biri ötekinin kul hakkını yüklenmemesi, sosyal barışı bozabilecek maddi haksızlıklara yönelmemesi… İkincisi de, manevi hakkını gasp etmemesi, yani gıybetini yapmaması, aleyhinde sözler söyleyerek kardeşlik hukukuna zarar vermemesi. Kardeşler arasındaki sosyal barışı zedeleyecek bu tür maddi-manevi hak ihlallerini de haram kılan yüce dinimiz, böylece tarafları barış ve emniyet içinde korumaya alıyor, fıtrata uygun bir açılım anlayışıyla kardeşliği hâkim kılıyor tarih boyunca toplumda…
Kan kardeşliğinin yanında işyeri kardeşliği, insan kardeşliği kavramlarını hayatımıza hâkim kılabiliriz. Bu şekliyle insani standartlarımızı yükseltip, hem insanlar içinde bir insan olma ve hem de içinde bulunduğumuz işletmemizin kurumsal başarısına vereceğimiz destekle vazifemizi yerine getirmiş oluruz. Bunun için öncelikle kendi kişiliğimizi en yüksek değerler üzerine inşa etmeli ve çevremizdeki bulunanlarında gerek teknik, gerek sosyal becerilerinin gelişmesine destek vermeliyiz. Öğrenmeli, yaşamalı ve anlatmalıyız. İnanıyorum ki, gelecekte bu döngü içerisinde bulunan fertlerin oluşturduğu işletmeler ancak yaşayabilecek ve gelişebilecektir.
Yan masanızda oturan, aynı çatıyı paylaşan iş arkadaşlarınız sizin komşunuzdur.
Hepimiz biliyoruz ki, komşuluk hakkı en önemli haklardandır. Kültürümüzde komşuluk hakkının çok önemli yaptırımları ve güzellikleri vardır. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir. Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Komşuda bişer bize de düşer. Komşuluk ilişkilerimizi nasıl ve hangi seviyelerde götürüyoruz?
- Sorumluluk duygusu içerisinde bizler, arkadaşlarımıza, komşularımıza, çevremize hangi katkılarda bulunuyoruz?
- Komşumuz bizden memnun mu?
- Onların içerisinde sevgi ışıklarını yakabiliyor muyuz?
- Arkadaşlarımıza olumlu yönde bir katkıda bulunabiliyor muyuz?
- Ona bugüne kadar herhangi bir hediye alıp verebildik mi? Sıradanlığın dışında farklı bir şey yapabildik mi?
- Ona beklemediği anda herhangi bir yardımda bulunabildik mi?
- Sıkıntılı olduğu bir anda derdine deva olma yolunda çaba sarf ettik mi? Sığınılabilecek bir liman olabildik mi?
- Onun hakkında herhangi bir yorum yapmadan, olduğu gibi kabul ederek, gönülden gönüle bir yolu oluşturabildik mi?
- Arkadaşlarımıza karşı çok yönlü cömert olup, fikirlerimizi, sahip olduklarımızı paylaşabildik mi?
- Bayramlarda, kandillerde tebrikleşiyor muyuz?
- İş hayatımız bittiğinde görüşmelerimize hangi etkinlikte, sıklıkta devam edebiliyoruz?
İşletmede güzel arkadaşlıklarla paylaşılan sorunlar azalır, paylaşılan sevinçler ise çoğalır.
Dargınlık, küslük birlik, beraberliği bozar, bereketi engeller. Aramızda hiç dargın var mı? Küskünlüğü bitirin, barış için ilk adımı siz atın. İlk adım atanın sevapta en olduğunu unutmayın.
Ayrılmak zor…
Biz işteki yakın arkadaşlarımızı o kadar benimsiyor ve o kadar seviyoruz ki, gün gelip biri ayrıldığı zaman bir kanadımız kırılabiliyor. Biz onlarla uçmaya alışmışken bir yanımız eksik kalıyor, içimizden bir parça kopuyor. Bir tatlı gülümsemeden mahrum kalıyoruz. Artık o, anılarımız ve sözlerimize yerleşiyor. Tabii ki onu yine göreceğiz ama her gün değil.
Şirketimiz, bizim evimizdir. İnsanları ev halkımızdır.
Yaşlıları baban yerine koy, gençleri kardeş kabul eyle, çocukları kendi çocukların gibi düşün. Kadınları ise kız kardeşin ve annen kabul et. Onlara anne, babana, kardeşine ve çocuklarına yaptığın gibi muamele et. Birlikte çalıştığın, yanında çalışanların arkadaşlarının hastasından, yaşlısından, tahsildeki çocuğundan, sevinçli ve hüzünlü olaylarından haberin olsun. İşyerini mektep kabul et, hem öğren, hem öğret. Öğren, yaşa, anlat. En hayırlı miras insandır.
İşletmede başarı tüm işletme mensuplarının başarılarının toplamına eşittir.
İşletmede çalışanların kaderi işletmeye, işletmenin kaderi ise çalışanlara bağlıdır. Prof. Dr. İhsan Işık hocamızın belirttiği gibi başarılı kurumlar, başarılı insanların başının üstünde dikilmekte, başarılı insanlar da başarılı kurumların çatısı altında neşvü nema bulmaktadır.
Şirket çatısı altında kurulacak dostluk, arkadaşlık ve sevgi köprüleri, işimizi ve hayatı anlamayı kolaylaştıracaktır. Bu köprüleri kurmak için hiç vakit kaybetmemeli, hemen inşaata başlamalıyız. Yarın geç olabilir. Birbirine bağlı ve daha güçlü bir Adell armatür ailesi için, hepimiz arkadaşlık görevimizi hakkıyla yerine getirmekle yükümlüyüz.
El ele, gönül gönüle, nice mutlu birlikteliklere, nice umutlu yolculuklara…Yolunuz açık, geleceğiniz aydınlık, enerjiniz ve bereketiniz bol olsun. Hayırlı yolculuklar…
RECEP ALİ TOPÇU | Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş. | Yön.Kur.Bşk.