Site icon Major Scope

İslamın Tasvire Yaklaşımına Kısa Bir Bakış

Reading Time: 4 minutes

Bilindiği üzere İslam dininde tasvir her zaman hassasiyet gösterilen bir konu olmuştur.. Hz.Muhammed’in İslamının kabulü ve yayılmasında cahiliye dönemindeki putları kırması, resim üzerindeki insan ya da hayvan figürlerinin İslam inancına ters olacağı düşüncesini ortaya çıkarır. Peki bu tasvir konusunda hassasiyet neden vardır? Neden Hz. Muhammed’in hiçbir resmi yoktur? Hz. Muhammed’in resmi olsa ona tapılırsa o put haline mi döner? Resim ya da heykel put, idol tanrı yerine mi geçer? Aslında tasvir yasağı sadece İslamiyet’te değil Hristiyanlıkta da görülmektedir. Bizans’ta 726-843 yılları arasında tasvir yasağı diğer ismiyle “İkonoklast” dönem olarak bilinir.

İsa’nın Hristiyan inancındaki insan ve tanrı kimliği ikonaların birer put olduğu şeklinde algıya sebep olmaya başlamıştır. O döneme ait kaynaklara göre sebeplerden birisi de III. Leon tasvirlerin kaldırılmasını kutsal kitaptaki on Emir’in ikincisine dayandırmaktadır. O dönem Bizans’ın bütün başarısızlıklarının sebepleri olarak bilinen bu tasvirlere karşı savaş açılmıştır. Tabi bunun Arap yarımadasından gelip Suriye üzerinden. Bizans ile buluştuğu düşünülebilir. Büyük bir tesadüf eseri de İslam dünyasında Emevilerde tasvir de 8.YY’dan itibaren terkedilmeye başlanıyor.

İlk vahiy 610 yılında geliyor. İslam dini ilk kuralı Hz. Muhammed’e iletiliyor. Yıllar içerisinde gelen vahiylerin hiçbirinde İslam ile ilgili tasvir yasağının net bir ibaresi bulunmuyor. Maide Suresi 93. Ayeti bu konuda insanları tereddüte düşürmüştür. Bu ayete göre: “Şarap, kumar, ensap ve fal okları şeytan işi pis işlerdir”. “Ensap” kelimesi bazı Kur-an yorumlayıcıları tarafından resim ve tasvir olarak tercüme edilerek İslam’ın tasviri yasakladığı görüşü ileri sürülmüştür. Fakat çoğu yorumlayıcı da “ensap” kelimesini “ibadet kastıyla dikilen putlar” olarak belirtmektedir. 630 yılında Mekke’nin fethi sırasında Kâbe’nin içindeki bütün putlar parçalanmış tasvirler yok edilmişti. Ancak Prof.Dr. Güner İnal’ın belirttiği üzere “Mekke hakkında yazan ilk kişi Azraki Peygamberin Mekke’ye girip Kâbe’ye gittiği zaman resimlerin silinmesini emrettiğini; kucağında İsa’yı tutan Meryem resminin üstüne elini koyarak onun silinmemesini söylediğini nakleder. Bu resim Kâbe 7. yüzyıl sonunda tahrip edilene kadar orada kalmıştır.”

Hz. Muhammed tarafından söylendiği rivayet edilen bazı hadisler, bize İslam’ın ilk dönemlerinde peygamberin yaşadığı ilk dönemlerde tasvirin, resmin neden yasaklandığına dair ip uçları vermektedir.

Allah katında azabı en şiddetli olan insanlar tasvircilerdir.”

“Her kim dünyaya bir suret resmederse, kendisine Kıyamet gününde o surete ruh vermesi teklif olunur. Halbuki o, hayat verme kudretine haiz değildir.”

Ayrıca Hz. Muhammedîn kızının onunla ilgili yaşadığı bir olayı anlatmasıyla da tasvire ne kadar sert baktığını anlayabiliyoruz. Rasûlullah (s.a.)’ın yanında kızlarla oynuyordum,

Benimle birlikte oynayan arkadaşlarım vardı.

– Âişe bu nedir?

-At.

-Atların hiç kanadı olur mu?

-Duymadın mı, Süleyman’ın kanatlı atları vardı.

Bunun üzerine Hz. Peygamber güler.

bunlar, aziz bir kimse öldüğü zaman hemen onun kabri üzerine bir mescit yaparlar ve o azizin bir resmini mescide koyarlar. Bunlar Allah katında halkın en kötüleridir.

…Medine’de hiçbir put bırakılmasın hepsini kırsın, hiçbir mezarlık bırakmasın hepsini düzeltsin, hiçbir resim bırakmasın hepsini bozsun.

İslam’ın peygamberden ve halifelerden hemen sonra Emevi devrinden gelen ilk anıtsal yapılardaki mozaik ve fresklerde insan ve hayvan figürleri bulunmakta. Şam Emeviye Camii, Kuseyr Amra sarayı gibi yapılar bunların en güzel örneklerindendir. Şam Emeviye Camii’ndeki revaklar üzerinde bulunan mozaiklerin barındırdığı evler, villalar, saraylar ağaçlar geç antikiteye uzanır. Kusayr-ı Amra sarayının hamamındaki tasvir ise bizlere tasvirin İslamın ilk dönemlerinde yasak olmadığının en büyük göstergelerinden. Sarayın hamamının sıcaklık bölümü kubbedeki gök kubbe, burçlar ve yıldızların resmedildiği şahane bir görüntünün yanı sıra insanlar ve çıplak kadın figürlerini ihtiva etmektedir. Taht salonundaki hükümdar resmi Bizans etkisindedir. Bunun yanında bulunan diğer kral resimleri ise yanlarındaki kitabelerden Bizans, Vizigot, Sasani ve Habeş krallarının bulunduğunu anlarız. Diğer iki kralın ise Çin ve Hint kralları olduğu düşünülür. Bu resim ile Emevi kralı kendisinin dünya krallar ailesinin bir mensubu olarak görmüş ve bunu en güzel şekilde taht salonuna yaptırarak kendisinin kimlere eşdeğer olduğunu göstermiştir.  Mşatta sarayındaki çıplak kadın ve aslan heykeli bu dönem içerisindeki plastik sanatlara da verilen değerin azımsanmayacak seviyede olduğunu göstermektedir. Duvarlarında bitkisel süslemeler arasında olan hayvan figürleri bulunur. Ancak bu saray 8 yüzyıl ortalarına tarihlenmesinden ötürü Kabe’ye bakan duvarlarında sadece bitkisel süslemelere rastlanır. Yasak olan şeyin asla olmadığı düşünülürse bu uygulama sadece bir endişe olarak algılanabilir. İbadetin yapılması sırasında herhangi bir şüpheye mahal vermemek için bir tedbir.

Türklerin İslamiyet’ini kabulünden sonra eski inançlarının etkisinden uzun süre çıkamayan Türkler figürlü süsleme ve tasviri yapılarından ve sanatlarından eksik etmemişlerdir. İran’da Anadolu’da yapılan Selçuklu mimarisine ait eserler üzerinde bulunan kartal, ejder, grifon, Anadolu parsı, Konya kalesindeki çıplak adam heykeli, nur burcundaki yarı çıplak kadın figürü, beylikler dönemine ait Kazım Karabekir camiinde alçı mihrapta gömme kullanılan çininin üzerindeki ongun. Osmanlı döneminde yok mudur? Osmanlı döneminde minyatür sanatı dediğimiz muazzam güzellikte insan hayvan tasvirleri bulunduran bir tasvir sanatı vardır ki bunun da temeli Uygur resim sanatı olduğu kadar İslamiyet’in kabulünden sonra döneminde batıdaki resimli yazmalardan Arapçaya çevrilen ve bu sırada da resimleri de ilk İslam devletleri tarafından kopya edilen minyatürlü el yazmalarıdır. Bunlara örnek olarak elimizdeki en eski nüshası 1209 yılına ait olan ve bu nüshası Kahire Milli kütüphanesinde bulunan atların hastalıkları, eğitimleri ve yaşamları ile ilgili bilgileri bulunduran minyatürlü el yazması Kitab-el Baytaradır. Ülkemizde Topkapı sarayı kütüphanesinde III.Ahmed koleksiyonunda 1210 yılında yazılan bir yazması bulunmaktadır. Ülkemizdeki Ayasofya ve Fatih koleksiyonlarında da daha geç döneme ait örnekleri bulunmaktadır.

Tarihte İslam devletlerinde tasvirin yasaklanması için sadece tek bir ferman bulunmaktadır. Bu da halife II. Yezidin tasvirleri yasaklama fermanıdır. Tarihçi Teofanes bu olayı şöyle anlatır:

Tiberias’da bir büyücü Yahudi yaşıyordu. Yezidin dengesizliğini öğrenince ona yaklaştı ve eğer Hıristiyan kiliselerindeki kutsal ikonaları tahrip ederse kendine kırk yıllık bir saltanat sağlayacağını vaat etti. Fakat bu emir her tarafa yayılmadan yezit 724’de öldü. Emir Mısır’da uygulanmaya başlanmıştı. Fakat Hişam tahta geçince bunu durdurdu. Tasvirleri eski mevkilerine iade ettirdi ve büyücü öldürüldü.”

Bunlardan anlaşılacağı üzere İslam’ın ilk yıllarında terkedilmesi gereken put ve putperest yaklaşımın net bir şekilde ortadan kaldırılması insanların zihniyetinden silinmesi maksadıyla tasvir sanatına karşı çıkıldığı düşünülebilir. Tek yasak halife II. Yezidi’n yaptığı uygulamadır. Daha sonrasında sürekli bir şekilde tapınma esnasında bir sakınma, ibadet alanlarında tasvirden uzak durma hali benimsenmiştir. Arada istisnalar olmasına rağmen bu konuya çok dikkat edilmiştir. İslami bilincin gelişip putperest inancın yok olmasından sonra tasvir konusuna yaklaşımda bir nebze serbestlik gelmiş ve hatta geliştirilerek mimaride, kitap resminde, maden sanatında ve ahşap sanatında varlığını gösterebilerek günümüzde modern toplumundaki halini alabilmiştir.

Exit mobile version