Odamın kapısını açtığında kendimle derin bir muhabbetteydim. fikirlerim vardı yaşama dair, bir de hayallerim, çürütüyordum bazen kendi fikirlerimi, bazen alkış tutuyordum kendime, kendimle bir tatlı sohbetteydim. Yazıyordum sonra, yazmak ki yol arkadaşımdı benim, neyim olursa olsun, hangi keder içimi burarsa bursun, ilk cümlede içimi acıtan öfke, diner, parmaklarımın ucundan akar giderdi son cümleye gelince. Yahut sevincim ilk cümlede başlar, dört nala koşardı noktaya kadar. Söz uçar yazı kalır demişlerdi, gam da uçardı yazdıkça, acılarımız, yalnızlığımız, çocukluğumuzdan gelen yaralar, çaresizliklerimiz, bütün o zavallı insanlık hallerimiz de uçar yazdıkça.
Yalnız oturuyordum odamda, odam ki kalabalıklaşır ben yalnız kaldıkça. Oyalarım kendimi, yalnızlığımın huzurlu odalarına saklandıkça. Oysa severim dostlarla muhabbeti de. Eğer bir cümlesi dahi değerse yüreğime, yeni bir şey söylerse yaşama dair, yeni bir şey öğretebilirse bana. Bilmediğini gösterebilirse ruhuma. Zenginlik verirse varlığı içimin odalarına.
Kapıyı açıp odama daldığında, derin bir uykunun alfa frekansından çıkar gibi çıkmaya çalıştım kalabalığımdan. Kapım açılır açılmaz, derin bir boşluğa düştüm ruhumun diyarlarından. Yalnız kalma diye geldim dedi gülerek. Yalnızlığın peşi sıra odaya girdiğini bilmeyerek. Muhabbet değildi amacı, sadece konuşmaktı. Karşısındaki konuştuğu zaman dinlemez, bana bakarken sıradaki konuşmasına hazırlanırdı. Varlığı yalnızlıktı. Bu yüzden yalnızsın diye geldim dediğinde, geldiğinden beri öyleyim diye içimden biri seslenir hemen. Yüzeysel sohbetleri içimi sıkar tıpkı onun gibi ben de dinlemez olurum onu. Gözlerim bakar ama gönlüm kendi muhabbetine kayar, ne de olsa bilgedir içimdeki kalabalıklar. Bu arada susmaz dilim, konuştuklarının gereksiz olduğunu dayanamaz kendisine söylerim. Yalnız kılar beni bazı insanlar. Sohbetleri gönlümü darlar. Alır başımı giderim kendi içime, onlar beni hala orada sanırlar. Hemhal olurum kendimle, bilgedir içimdeki kalabalıklar. Bu yüzden kendi dışımdadır büyük yalnızlıklar. İçimde el eledir büyük dostluklar. Coşkuludur sıkmaz beni arkadaşlıklar.
Sonra çıkar kapıdan, gündeliğin kısa cümlelerini kurmuş, beni yormuş kendini rahatlatmış olarak. Adına muhabbet der bunun, bunlar ki kurumuş kelimelerdir, cümle bile değildir, laf kalabalığıdır da muhabbet değildir, boşa nefes harcamaktır sohbet değildir. Acırım ona bakarken, kapıdan çıkarken getirdiği yalnızlığı da alıp gider ardından. Kapı kapanınca camı açarım hemen, temiz hava dolsun yalnızlıktan boşalan yere. Ruhum ve odam derin bir nefesle gelsin kendine. Sonra geçerim yerime, nerde kalmıştık der içimde dostlar… sonra başlar kendimle konuşmalar, billur bir su gibi açılır yollar, katmer katmer dizilir içimde sayfalar. Kapının önünde gezer de içeri giremez biçare yalnızlıklar. Çünkü kendiyle muhabbeti olanlar ıssızlaşmazlar, kendiyle barışık olanlar yalnızlaşmazlar. Yazanlar, kendiyle derin muhabbetlere dalanlar, kendilerinden sıkılmazlar.
Iraktır ulaşamaz onlara sıkıntılar
Uzaktır değemez ruhlarına kederli yalnızlıklar…