Günümüzde artık neredeyse her konuşma, her toplantı gelecekten konular, tartışmalar barındırıyor. Sürekli bir “Gelecek on yılda neler olacak?” konusunu tahmin etmek üzerine savaş veriyoruz. Peki asıl önemli olan soru bu mu acaba?
Geçtiğimiz günlerde enerji ve tabi kaynaklar bakanlığı himayesinde enerjide arama buluşmaları kapsamında enerji alanında faaliyet gösteren start-up firmalar olarak biraraya geldik. Bizim yaptığımız sunum da dahil olmak üzere neredeyse her sunumda yapay zeka, makina öğrenmesi ve kayıt zinciri üzerine konuşuldu, tartışıldı. Her firma kendi yaptıklarından bahsetti. Biz de GES verilerine uyguladığımız makina öğrenmesinden, bu sistem ile üretimleri nasıl iyileştirebileceğimizden bahsettik. Teknolojik gelişmeleri konuştuk ve geleceğe dair varsayımlarda bulunduk.
Lakin, pek çok firmanın yaptığı basit işler onların asıl gelir kaynaklarıydı. Bizim gelir kaynağımızın büyük kısmı ise temel GES danışmanlığı ve temel saha ölçümleri oluşturuyor. Makina öğrenmesini bugüne kadar sadece bir iki firmanın meraklı çalışanlarına sunabildik sadece.
Peki bu durumda asıl önemli soru hala gelecekte neler olacağı mı? Bence bu sorudan daha önemli olan gelecekte neyin değişmeyeceği. İşte asıl yatırım konusu bu sorunun cevabında yatıyor.
Warren Buffet’ın yıllık mektuplarını okuduğumda bu düşünce tarzını daha iyi yakalamak mümkün. Düz bir çizgide, iyi üretim kapasitesi ve geniş bir pazar ile ilerleyen firmaların nasıl düzenli getiri elde ettiğini ve bu gelirlerin bileşik faiz ile birleşmesinin yıllar içerisinde ne kadar büyük meblağlara ulaştığını gözlemlemek mümkün. Bir yatırımcının esas amaçlarından birisi de gelecek vaad ederken sağlam temelli bir iş modeli üzerine çalışan firmaları fark etmek ve onlara yatırım yapmak olmalı.
Solarian’ı kurarken amacımız yaklaşık 5GW kurulu GES gücüne sahip Türkiye’de dürüst bir yaklaşımla kendi pazar payımızı oluşturmak idi. Bugün neredeyse Solarian’ın ikinci yılına girdiğimizde bu gayemizi epey gerçekleştirdiğimizi görüyorum. Her ne kadar Solarian’da dürüst bir ticaret hayatını benimseyerek ilerlesek dahi ciddi bir ölçekleme probleminin bizi beklediğini her geçen gün daha da fark ediyorum.
Ölçeklemek günümüzün en popüler hedeflerinden birtanesi. Bir şirketi kurmak, hızlıca “en fazla” müşteriye ulaşmak ve bu müşterilere hizmet verirken aynı çekirdek kadro ile devam edebilmek. Bu bizim iş kolumuz için ne yazık ki çok zor. Gerçekleştirdiğimiz pek çok satış ve sunduğumuz hizmetler; bu hizmetleri talep eden firmaların hassasiyetlerine dikkat edilerek tasarlanmış, her projede daha da farklılaşmış hizmetler. Bu durumda emtia türevi bir ürün satmadığımız için emtia gibi de davranamıyoruz -bu alandaki ilk başarısızlık hikayemi daha sonra kaleme alacağım-.
Her ne kadar EPC firmaları gibi bir patlama dönemi yaşayıp sonra kepenk indirme dönemine girmemiş olsak da sektörün gerçekleşen büyümesi beklenenin altında. Bugün denetim ve danışmanlık hizmetlerinin büyümesine en büyük katkı finans sektöründen geliyor keza onlar sadece bir yatırımı finanse etmeden önce en ince detayına kadar incelemek istiyorlar. Yatırımcılar içinse tesis banka kredisini ödediği sürece bir problem yok.
Enerji ve tabi kaynaklar bünyesindeki arama buluşmalarında Enerji Bakanı’na yaptığımız sunumda özellikle bu konuyu vurgulamak istedim. Tesis sahipleri ellerindeki tesisin iyi veya kötü olduğunu bilebilmeli. Yatırımcılara kalitesiz ürün satanlar belirlenebilmeli. Bu tesisler bir altyapı sayesinde izlenebilmeli ve bu veriler Türkiye’de yatırımların geleceği için saklı tutulabilmeli. Bugün artık 5.3GW civarında kurulu bir güç var. Bu finanse edilmiş, işletilen bir kapasite. Bu kapasitenin düzgün çalışıp çalışmadığının denetlenmesi ile ülkeye ciddi fayda sağlanabilir.
Şimdi gelelim diğer önemli soruya; gelecek on yılda neler olacak? İnanın ben cevabını bilmiyorum ama sabit bir gelir kaynağınız olduktan sonra bence bu konu üzerinde gayet keyifli bir şekilde fikir teatisi yapılabilinir (bkz. Amazon’un kitap satmaktan sunucu hizmetleri kiralamaya giden yolculuğu). Evet, mevzuatların kolay değişmediğini, enerji sektörünün hızlı bir değişime girmekten çok uzak olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunlar en başından beri bildiğimiz hatta bizde meslek körlüğü oluşturan konular ama Ankara’da gerçekleşen sunumda tekrardan teknolojik konuları konuşmak hatta ve hatta bu konuları yemekte iki bakan danışmanı ile konuşmak gerçekten bizlere enerji verdi.
Enerjimizi ve gücümüzü -ve ekonomik özgürlüğümüzü- sektörde gerçekleştirdiğimiz bizce yüksek teknoloji içermeyen standart işlerden alıyoruz ama yatırımlarımızı katma değer üreten konulara yapıyoruz. Bir diğer deyişle; önümüzdeki on senede değişmeyecek şeyleri belirleyip iş modeli haline getirirken; on senede değişecek şeyleri tahmin etmeye çalışıp yeni iş modelimizi geliştiriyoruz. Bence güzel bir denge. Sizce?
[1]https://orcun.baslak.com/onumuzdeki-10-yilin-getirmeyecekleri/
References
↑1 | https://orcun.baslak.com/onumuzdeki-10-yilin-getirmeyecekleri/ |
---|