Özleyeceksin
Özleyeceksin, efil efil esen bir bahar rüzgârında gözlerimi. Şöyle uzanıvereceksin, akşam alacakaranlığa dönerken, özlemim dolacak içine. Boş ver diyeceksin, buda geçer, ne özlemlerle baş etimim ben. Dumanı üstünde kaç özlemi, naftalin kokusuna kattım, hayatıma kaldığım yerden başladım diyeceksin. Kendince galip geleceksin özlemime.
Telefona sarılıp, tanıdığın birilerini arayacaksın. O sesin, o konuşmanın içindeki özlemi küllendirmesini, puslu bir anı gibi karanlıklara atmasını dileyeceksin. Konuşurken unutacaksın beni. Coşkulu bir kahkaha salıvereceksin. Sevinerek kapatacaksın telefonu. Akşama bir program yapmış olacaksın. Tamam, görüşelim, akşama evet, tamam tam o saatte. O saatte orada. Birkaç yumuşak sözcük, dozunda bir vedalaşma. Bırakacaksın elinden. Yüzündeki gülüş geçmeden, gülüşüm sokulacak aklına. Burada olsaydı şimdi, buna gülerdi diyeceksin. Hemen başlayacak kavgan kendinle. Yok canım, zor günlerin adamıyım ben diyeceksin.
İtiraf yorgun düşürür ruhumuzu. Yorulacaksın. Kötü yönlerimi düşüneceksin, kızgınlıkları. Alınganlıklar gelecek gözünün önüne. Çok haklıyım diyeceksin, ne var bunda. Unuturum. Biter gider anılar. Hem anı dediğin, hatıra dediğin nedir ki, çürür gider zamanla. İyisi mi bir çay içeyim. Çayını alacaksın eline. İlk yudumda çayı ne çok sevdiğim gelecek aklına. Küçük bir çocuk sevinciyle yudumlamamız çayımızı. İlle de sohbetim. Sözcüklerimi özleyeceksin. Tamda nerde kalmıştık hayatta, ondan önce derken, bir türlü kaldığın yere dönemeyeceğini, kaldığın yerin hasretim olduğunu fark edeceksin. Bazı insanların, hayatımıza girdikten sonra onlara ait yeri hayatımızda kimseyle dolamayacağını kabulleneceksin. Yinede baskın çıkacak içinde gurur. Yok canım, ne rüzgârlar gördü bu dağ diyeceksin. Dudağının kenarında asi bir gülüş baş verecek. Bırak ya diyeceksin, ne var bunda. Devam hayata.
Evet devam edilir hayata, eski dostlarla sohbet, bir sinema, bir film, bir şarkı, gezip dolaşmak oyalar seni. Hepimiz, hayata kaldığımız noktadan tekrar başlayabilir, yeni şarkılar mırıldanabilir, çok da mutlu olabiliriz. Uyutabiliriz özlemimizi. Ama yaşadıklarımıza ruhumuzu katık etmişsek eğer, eğer konuştuklarımızı dilimizle değil yüreğimizle söylemişsek, anlarımıza ömrümüzü katmışsak, artık durduğumuz nokta nerde kalmıştık noktası değildir. Nerde kalmıştık değil, nereden başlayacağız deriz o zaman kendimize. O zaman anlarız bir gülüşün, hayatımıza neler kattığını, bir gülüş hayatımızdan çıktığında, ruhumuzdan neleri söküp götüreceğini. Eğer samimiysek yaşadıklarımızda. Eğer matematik yapmamış, getiri götürü hesap etmemiş, tüm kavgalardan, sevinçlerden elimizde kalan bakiye hep sevgi olmuşsa.
Evet devam ederiz hayata. Hayat bizi kendine her ne olursa olsun bağlayacak arsız bir sevgilidir çünkü. Türkü mırıldanabilir, kitap okuyabilir, eski defterleri karıştırabiliriz. Ve hayat bize şunu fısıldar daima; ne olursa olsun, katılmalısın yaşama. Katılırız. Zamanla küllenir evet, acılar. Yerini başka şeylere bırakır. Dönüp baktığımızda, incecik bir iz buluruz kendi girdaplarımızda. Bazen bunun ne izi olduğunu anımsamayız. Yo yalan bu, iz bırakan her şeyi anımsar insan. Böyle söylüyorsam, unutma ihtiyacından. Yinede hayat acıdan güçlüdür. Özlemlerden. Arsız bir sevgilidir işte. Hep fısıldayan, göze alan. Bunları söyleyeceksin sende.
Ama yinede, bir paragrafa takıldığında, duymamı isteyeceksin. Balkonunda rüzgârı dinlerken, bir arkadaşınla konuşurken, sesim gelecek kulağıma. Telefonuna bakacaksın. Arar mı diyeceksin, arasam mı? Aramam diyeceksin sonra, o arasın. Gurur savaşın olacak bu senin. Sonunda teslim olacaksın işte. Ya gururuna, ya dostluğa. İkimizden biri galip gelecek sonunda. Biraz akıllıysan, yüreğinin aklı varsa bir kenara bırakacaksın tüm bunları. Aritmetik yapmayacak, bu böyle gitmez diyeceksin. Biliyorum. Karlı bir dağ gibi üşütecek seni bu düşünce. Sonra vazgeçeceksin. Bir zafer kazanacaksın kendine karşı. Ama nafile. Muzaffer bir edayla oturduğun yerde, yenilgi hissedeceksin.
Oysa ne gerek var ki tüm bunlara. Özrün dili sadedir. Pişmanlıksa samimi. Basittir yani yaşamak. Bağışlamak, af dilemek, sesini duymak istedim demek, bir bardak çay içmek kadar kolaydır.
Şimdi kalkacak akşam ki programına hazırlanacaksın. Haklıydım ben diyeceksin. Haklı. Mutlu muyum demeyeceksin. Haklılığın geçici kör sarhoşluğu saracak seni. Sonra sileceksin tekrar anımsayıncaya dek. Oysa dostluklarında matematik yapmayanlar, dostlarının yanında sağlam bir payda gibi duranlar, uğraşmazlar böylesi karmaşık denklemlerle.
Biliyorum biliyorum, kaşlarını çatıp giyineceksin. İçinde sıkıntı barındıran kahkahalar atacak kendini kandıracaksın. Ama söylüyorum, sonunda dayanamayacaksın. Benden söylemesi.
Bildim. Nerden mi?
Kişi kendinden bilir işi.