Psikolojik ve Sosyal İyilik Hali (Ödömoni)*
İyilik haliyle ilgili farklı akademik yaklaşımları ele aldığımız önceki yazıda, özellikle Keyes’in çalışmalarında vurguladığı üzere, iki temel anlayış öne çıkmaktadır. Modeller ne kadar karmaşık olursa olsun, birbiriyle ilişkili olarak değerlendirilen bu iki kavram hedonizm ve ödömonizmdir (eudaimonia). Hedonik görüşe göre iyilik hali, iyi hissetmeyi hazla ve bireysel mutlulukla ilişkilendirir. Buna karşılık ödömonik yaklaşım iyilik halini kişinin güçlü yönlerini gerçekleştirmesi, kendinden daha büyük bir amaca hizmet etmesi, değerleriyle uyumlu bir yaşam sürmesi ve potansiyelini hayata yansıtarak anlamlı bir hayat sürmesi olarak değerlendirir. Ödömonik felsefe bu yönüyle kişinin çevresine yaptığı katkıyı da içine alır.
Ödömoni (eudaimonia) kavramı, belirli bir yaşantı sonucu ortaya çıkan bir olay olmayıp bir yaşam biçimine verilen bir isimdir.1 Bu kavram insanın, kendi içinde değerli olduğuna inandığı bir hayat yolunu izlemesi anlamına gelir. Yazarları bu fikre götüren, insanın doğasında bulunan evrensel değerlerin varlığına olan inançlarıdır. Buna göre ödömonik hayat yolu dört temel motivasyona dayanır:
- Kişi gelişim, ilişkiler, topluma hizmet, sağlıklı yaşam konusunda sahip olduğu değerleri dış ödüllere bağlı olarak değil, öyle olduğuna içten gelen bir güçle inandığı için izler
- Dış dünyanın hoşuna gidecek (dışardan empoze edilen) şekilde davranmak yerine özgün ve doğal olan davranışlar gösterir
- Yüksek bir farkındalık sahibi olarak çevresinde olan bitenlerden haberdardır
- Yeterlilik, bağlılık ve otonomi açısından kendi psikolojik ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde davranır.
Kasser ve Ryan insanlarda bulunan yedi temel hayat amacını araştırmıştır.2 Dış dünyaya (başkalarının görüşlerine) bağlı olan servet, şöhret, imaja bağlı beklentiler yerine; gelişim, bağlılık, topluma hizmet ve sağlık gibi iç değerlendirmeye bağlı beklentiler geliştirenler arasındaki farkı incelemişlerdir. İç değerlendirmeye bağlı amaçlar taşıyanların, kendini gerçekleştirme, olumlu duygu durumu, enerjiklik gibi çok daha yüksek psikolojik iyilik haline sahip oldukları görülmüştür. Bu gruptakilerin aynı zamanda depresyon, olumsuz duygu durumu, kaygı ve bedensel semptomlar gibi hastalık belirtiklerinden uzak oldukları bulunmuştur. Ödomöni duygusu yaşayanlar, kendilerini sadece iyi hissedenlere kıyasla daha az yetersizlik, kalp hastalığı ve kronik bedensel hastalık yaşarlar.
Araştırmacılar bir başka araştırmalarında şehirde yaşayan 18 yaşındaki gençleri incelemiştir.3 Annenin şefkati ve psikolojik ihtiyaçların karşılanmasına dayanan bir çevrede yetişenlerin daha otonom oldukları, daha sıcak ilişkiler kurdukları, daha az maddi hedefler peşinde oldukları, sosyal sorumluluk etkinliklerine katıldıkları ve daha iyi akıl ve ruh sağlığına sahip olduklarını bulmuşlardır. Otonomi ve ilişki kurmak konusundaki bu desteklerin dış değerlendirme yerine iç değerlendirmeye dönük hedefler geliştirmeyi sağladığı düşünülmüştür. Temel psikolojik ihtiyaçların desteklendiği çocuklar ödömonik bir hayat tarzı geliştirmeye yatkın olmaktadır. Buna karşılık sıkı denetim altında büyüyen, anne-babaları veya bakıcıları tarafından reddedilen çocukların daha güvensiz ve düşük özsaygıya sahip oldukları ve dış değerlendirmeye açık hedefler koydukları görülmüştür. Bu çocuklar kendilerini değerli hissetmek ve sevilmek için dış değerlendirmeye dönük hedefler seçmektedirler.
İnsanlığın dünya çapında optimal fonksiyonu: 166 ülkede nihai mutluluk indeksi
Akademik çevrelerde ve hayat üzerinde düşünen çoğu insan maddi zenginliğin özümüzde aradığımız mutluluğu bulmak için amaç olmadığını fark etmiştir. Güney Kore’deki Keimyung Üniversitesi’nden Mohsen Joshanloon, 166 ülkede Gallup Dünya Araştırması’nın verilerinden yararlanarak yaklaşık 1.800.000 kişi ile12 yıl süren çalışmasında;4 nihai mutluluğu ölçümlemiştir. Mutluluk araştırmalarında genelde kişilerin refahı GDP (gayrı safi milli hasıla) ve ekonomik refah çerçevesinde gerçekleştirilir, ancak bu araştırma nihai mutluluğu ölçümlemek için daha kapsamlı bir yaklaşım getirmiştir.
Hedonik mutluluk bireysel mutluluğu, buna karşılık ödömonik mutluluk ise toplumsal olan nihai mutluluğu temsil eder. Sosyal bilimler ödömonik mutluluğu optimal yetkinliklere sahip, iyi nitelikli, bilgin ve hayatın zorluklarıyla başa çıkabilen insanlar olarak özetlemiştir. Sosyal bağlamda dikkat edilen ölçütler (Keyes, 1998-5 Sosyal mutluluk modeli); sosyal tutarlılık, sosyal kapsayıcılık, topluma dâhil olabilme, sosyal katkı ve sosyal gerçekleşme olarak belirlenmiştir. Joshanloo ise araştırmasında bu beş ölçütlü sosyal mutluluk modelinin bir adım ötesine gitmiş ve nihai mutluluğu ölçümlemede 7 anahtar ögeyi dikkate almıştır: Öğrenme, sosyal destek, saygı, özyeterlilik (self-efficacy), özgürlük, yardımseverlik ve gönüllülük.
MİDUS ödömonik mutluluğu altı boyutta değerlendirmektedir;
Kişisel olgunluk: Kendiyle ilgili görüşlerini sınamak ve yeni deneyimlere açık olmak.
Otonomi: Genel kabullere aykırı olsa da farklı görüş geliştirmek konusunda güven duymak.
Özsaygı: Kişiliğin büyük bölümünden hoşnut olmak.
Destekleyici sosyal ilişki çevresine sahip olmak.
Hayatı üzerinde kontrol duygusuna sahip olmak.
Anlamlı bir hayat yaşadığını hissetmek.
Bireysel mutluluğu ölçümlerken yaşam doyumu; yaşanılan şehirden duyulan tatmin, hayat amacı ve dini inanç tek bir boyut altında toplanmış ve bu özelliklerin toplamı, diğer boyutta yer alan gülümsemek, kahkaha atmak, yaşadığından keyif almak kriterleri ile ölçümlenmiştir. Benzer şekilde olumsuz yaşantılar endişe, mutsuzluk, stres ve öfke olarak tanımlanmıştır. (Örn. İstanbul’da sokağa çıktığımda kız (erkek) arkadaşlarımla rahatça buluşabilmek bana keyif verir (şehir-kriter-cinsiyet-ölüm).
Nihai mutluluk ölçümlemesinde Kanada, Norveç ve Avustralya yedi ölçüt temelinde en yüksek puanları almışlardır. Araştırmada uygulanan ölçümleme tekniği sayesinde, ülkenin refah seviyesinin, düşünülenin aksine nihai mutlulukta mutlak bir rol oynamadığı görülmüştür. Sosyo ekonomik sınıfların nihai mutluluk ölçümlemesinde %14 etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Daha açık bir ifadeyle, nihai mutlulukta sosyo ekonomik sınıf düşünüldüğü kadar etkin değildir (Sınıflar arası korelasyonun hayat tatmini üzerindeki etkisinin .21 olarak bulunmuştur).
Ödömonik boyutta temsil edilen sağlığın, hayatına anlam katan ve bir hedefi olan kişilerde daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. 132 Ülkeden 254,914 kişi üzerinden yapılan değerlendirme hayatına değer katan bireylerin nihai mutluluğunun, hayatına bir değer (amaç) katmayan bireylere göre daha yüksek olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda özgürlük ve güven hislerinin yüksek ölçüde nihai mutluluğu etkilediği görülmüştür. Nihai mutluluk ölçümlemesinin en önemli bireysel belirleyicisi ise olumlu etki, hayat standartlarından duyulan tatmin ve eğitim olarak sıralanmıştır.
Cinsiyet bağlamında baktığımızda ise erkeklerin hayattaki nihai mutluluk oranlarının kadınlara göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca araştırma sonuçları, nihai mutluluğun yaş aldıkça düştüğünü göstermektedir. Buna karşılık bazı ülkelerde U şeklinde bir örüntü gözlemlenmiştir (nihai mutluluk çocukluk ve ileri yaş dönemlerinde daha yüksekken erişkinlik döneminde daha düşüktür). U’nun dip noktası 46 yaş olarak bulunmuştur. İleri yaşlarda nihai mutluluğun düşük çıktığı ülkelerde, bu sonucun kişilerin yapabileceği aktivitelerin (gönüllülük, sosyalleşme, vb.) kısıtlılığına bağlanmıştır.
SONUÇ
“Hayatta en önemli şey kazanmaktır” (Winner takes it all) ve pazar ekonomisi anlayışının egemen olduğu ortamlar, başkalarını düşünmek (altruizm) ve topluma hizmet etmek düşüncesini ortadan kaldırmaktadır. Ödömonik hayat anlayışına kıyasla, bireyciliğin hâkim olduğu ve herkesin kendi çıkarını düşündüğü ekonomilerde zevk ve hazza dayalı kendini iyi hissetme anlayışı kapitalist etikle uyumlu gözükmektedir. Ancak bu anlayışla yaşayanlar, daha önce de belirtildiği gibi, paranın satın alabileceği maddi değerlerin peşinde koşarak mutlu olacakları yanılgısını yaşayarak, deniz suyu içerek susuzluklarını gidermeye çalışmaktadır. Yine bu anlayışla yetişen çocuklar, kendi kendine yetmekten uzak, dış değerlendirmelere bağımlı olarak mutsuz bir yaşam süren ve giriştikleri işlerde kişisel çıkarlarını toplumun önüne koyan yetişkinliklere dönüşmektedir. Ödömoni, mutluluk ve iyilik hali üzerinde dış kaynakların etkisinin sınırlı olduğunu, bireysel yetkinliklerle buna ulaşılabileceğini açık biçimde göstermiştir.
(*) Hayatın Hakkını Vermek Kitabından alınmıştır. Doğan Egmont Yayınevi, 2020
KAYNAKLAR:
- Ryan RM, Huta V, Deci EL. Living well: a self-determinatıon theory perspective on eudaimonia. Journal of Happiness Studies 2008; 9: 139–170.
- Kasser T, Ryan RM. Further examining the American dream: differential correlates of intrinsic and extrinsic goals. Personality and Social Psychology Bulletin, 1996; 22, 280-287.
- Kasser T, Ryan RM, Zax M, Sameroff AJ. The relations of maternal and social environments to late adolescents’ materialistic and prosocial values. Developmental Psychology, 1995; 31: 907-914.
- Joshanloo M. Optimal human functioning around the world: a new index of eudaimonic well-being in 166 nations. British Journal of Psychology 2018; 109(4): 637-655.
*Bu yazı Sayın Acar BALTAŞ tarafından yazılmış olup kendi ismini taşıyan blog sitesinde yayınlanmıştır.