Otonom kara ve hava araçlarından sonra sıra ne zaman denize gelecek derken bir bakıyoruz ki çoktan onu da yapmışlar. Belki de bu çağda doğduğumuz için çok şanslıyız. İnanılmaz bir şekilde bilgi üretimi var. Üretimi gibi tüketimide oldukça hızlı. Tabi herşeyin bu kadar hızlı olduğu bilgi çağı da beraberinde garip hastalıkları da getirdi.
Mesela beyne yapılan fazla bilgi yüklemesinden dolayı anlık psikolojik bitkinlikler ve buna bağlı fiziksel yorgunluk gibi daha neler neler… Artık neleri tartışıyoruz insan inanmak istemiyor. Efendim, işin ehli gavurca konuşan bilim insanları diyor ki beynimizin kapasitesi yetersiz kalıyor, haydi bunun kapasitesini artıralım yada boşverin, bilgisayara mı aktarsak acaba ?
Peki biz bunların neresindeyiz ? Ucundan ortasından yakalamaya çalışıyoruz. Ama hep geriden gelmekle olmaz. Biz başlatmalı diğerlerini de arkamızdan sürüklemeliyiz. Kartları biz yaratalım, onlarda bu kartlarla oynamak zorunda kalsın. İnşallah o günleri de görürüz. Ama önce sürüklenen olarak biraz daha burnumuz sürtsün. Sürtsün ki değerini anlayalım. Neyse konumuz bu değil, zaten.
Başlığın adı her ne kadar otonom deniz araçları olsa da beni bu yazıyı yazmaya iten asıl sebep başka. Kafama birden birşey dank etti. Dedim ki kendi kendime: ” Dur ya, n’oluyoruz böyle ! Önce kara sonra hava sonra deniz… sırada ne var. Hakimler, doktorlar, fabrika işçileri sonra…” derken bir baktım ki aslında bir dönüşümün içindeyiz. Bir insansızlaşma furyası dünyada. Her ne kadar başka iş kollarını doğuracağı söylense de, birçok insanı işsiz bırakacak bu moda (hiçbirşeyi aşağılamıyorum ,değerini azaltmıyorum sadece vurgulamak için moda dedim.) yada gelişmeler artık siz ne derseniz? Peki bu durumda ne yapmalı ? Cevap çok basit. Eğer yazılım senin işini alacaksa yazılımı yapacak işi öğren.
Yani demem o ki, bilgi önümüzde dönemde en değerli şey olacak. Bilgi çağı dediğimiz şuan ki çağda bile bilgin olmadan karnını doyurursun ama kusura bakma okumassan öğrenmezsen çağa ayak uydurmazsan aç kalacaksın . Babanın tarlası mı var? Ben karnımı doyururum mu diyorsun? Sen öyle san güzel kardeşim. Babanın tarlasını sat sen sat. Yarın herkes “bitcoin” ve türevlerini kullanınca ne olacak senin kağıt paran, kim kabul edecek o kağıt parçalarını ? Hayır, merak ediyorum ne yapacaksın o zaman ? Ne diyecekler senin kağıt paralarına ?
Cevap: ÇÖP…
Geri dönüşüme yollarsın artık, balya balya paranı.
Kısaca değişime hazır olun ve ayak uydurun. Biraz sert bir yazı oldu ama alınmaca gücenmece yok. Birilerini kızdırmazsan ona birşey öğretemezsin de. Kendinize iyi bakın sağlıcakla kalın …